Uzun zamandır yazmıyordu bu küçük serseri,
Aptallıklarla dolu hayatına yeni yeni şeyler katmakla uğraşıyor. Bazen yeni yeni heyecanlara atılıyordu. Uzun arkadaşlık, dostluklar belkide aptal bi hoşlanmaya "aşk" deme amacı güdüyordu kendi kendine. Şapşallığımı mazur görün ama... Kızları da keşfettim bugün ömrümün en güzel yıllarının başlangıcında. Lise... Tabi insanlar sizin gibi değil. Çıkma teklifi ;o kadar hazırlanıyor o kadar heyecan yaşıyorsunuz ki... Ama karşınızda ki kişi size ecel terleri döktürüyor diyebilirim. Uzun bir mesaj yazıyorsunuz ona, hoş sözler ya da mahlukça. En azından bana hoş geliyor.
Ancak karşınızdaki kişinin cevabı ":)" olunca intihar sebebinizde bir yandan belli oluyor. Yani garip şeyler içinizdeki uçan kelebekler hoş fakat uyutmuyor sizi. Kabul etmek lazım o uykusuzluk, 40 yıllık bir uyku uyumuş gibi dinç kaldırıyor sabahın altı buçuğunda. Neyse bu günlerde aptallıklarıma da devam etmeyi düşünüyorum. Belki kim bilir yanlışları keşfederek doğrulara yelken açarım. Sağlıcakla kalın..
Kimiz biz ?
Ne amaçla buradayız ?
Belli bir senaryoya mı uyuyoruz ?
Yoksa senaryoyu biz mi yazıyoruz?
Bu soruları sormalı mıyım acaba kendime ? Yoksa bir günah daha mı işliyorum sordukça? Bildiğim tek şey var oda sıkı dostum dediğim kişilerinde insan olduğu ve nefsi olduğu. En sevdiklerimizin de bir gün ; her nefesinde benden nefret edebileceği gerçeği. Yalan mı söylüyorduk bunca zaman birbirimize. Aslında saçmalıyorum çünkü hiçbirimiz gerçeği bilmiyorduk. Tüm konuştuklarımız hurafeden ibaret zaten.
Kalıcı denebilecek hiç bir şeyimiz yok. Ya bir gün onlar bizden gidecek ; ya da onlar bizden gidecek. Hissettirmeden, yavaşça. .
Farkına varmamız uzun zaman alacak. Ancak bir gün gerçekleri tüm haliyle göreceğiz. Belki bir gün insanı insan olduğu için seveceğiz. Bir çay ısmarlayacağız ona. Ilıkta olsa , çay ; sohbetler ısıtacak tüm sıcaklığıyla.
Bir gün makyajdan vazgeçeceğiz. İçimizde ki güzellikle beğendirmeye çalışacağız insanlara kendimizi. Ancak çok geç olacak tenlerimiz için. Kurumuş, kırışık tenlerin ardında hayat.
Ömrümüzün her dakikasında anlayacağız farklı kalıpların bizi yorduğunu. Engel olduğunu. Her insanın inandığını yaşaması gerektiğini öğreneceğiz zamanla.Siyahinin , beyazdan hiç bir farkı olmadığını öğreneceğiz.Çok geç olacak bunun içinde. Anladığımızda yok oluş ; insan ırkına kapılarını aralamış olacak.
Ramazan Ayının son günlerini yaşarken Heyecanla beklenen günlerden birtanesi de Kadir Gecesidir. Bin aydan daha hayırlı olan, günahların af edildiği insanların isteklerinin yerine geldiği Mübarek Ramazan Bayramı’nın yaklaşıldığını müjdeleyen O Mübarek gece; Kadir Gecesi 2013 bu sene 3 Ağustos Cumartesi akşamını 4 Ağustos Pazar günü’ne bağlayan geceye denk geliyor. Yani Müslüman kardeşlerimizin sabırla, heyecanla ve özlemle beklediği Kadir Gecesi 3 Ağustos 2013 gecesi dualarla, ibadetlerle geçirilecek.
Kadir Gecesi, İslam dinine göre, Kur’an-ı Kerim’in vahiy yoluyla İslam Peygamberi Hz.Muhammed (s.a.v) e gönderilmeye başlandığı gecedir.
Kadir gecesinden Mekke devrinde nazil olan ve Kur’an-ı Kerim’in doksan yedinci suresi olan beş ayetlik Kadir Suresi’nde bahsedilir. Bu surede Kur”an”ın indirildiği kadir gecesinden bahsedildiği için bu sureye Kadir Suresi denmiştir. Kadr, ‘azamet’ ve ‘şeref’ demektir. Kadir Suresinde Kur”an”ın kadir gecesinde indirildiğinden, kadir gecesinin bin aydan daha hayırlı olduğundan, kadir gecesinin rahmet ve berekete vesile olduğundan, bu sebeple insanlık için taşıdığı değerden bahsedilir.
Genellikle üstünde gri bir yelek. Yeleğin altındaysa gırtlağı tamamen kapatan uzunca ; yama yapılmış bir kazak. Altındaysa açık gri, koyu çizgili kumaş bir pantolon olan amcalar sorardı bu soruları. Bıkmıştım bu sorulardan. Yahu Babaannem desem ayrı anneannem desem ayrı. Kötü sorulardır bunlar eşit diye cevap yoktur. Her gün her saat sorulurdu bu sorular. Hele ki dersleri kötü biriyseniz şu "Ya karnen nasıl ? Hepsi pekiyi mi evlat ?" sorusu gelmesin diye ecel terleri dökersiniz. Ne yazık ki özledim ben o amcaları mı ? Daha doğrusu önemlerini özledim. Ne örfümüz kaldı ne adetlerimiz şu zamanlarda. Kapsamlı bir araştırma yaptım; Çelik çomak , top sektirme, 5 taş, kör ebe hepsinin dijital platformda oyunu çıkmış. En şaşırdığımsa saklambaçtır. Bunun bile oyunu var. Öyle ki seviye arttıkça yakalanma riskin de artıyor.
Ne diyordum ? Hah o amcalar... O amcalar eğer memnun kalırlarsa cevaplarından size şeker,harçlık,sakız vs. verebilirlerdi. Nerede o amcalar? Yaşıyorlar mı yaşamıyorlar mı bilemem ama Allahın selameti üstlerine olsun.
Daha sonra bu amcaların çok muhterem birde hanımları olur. Onlarda çoğu zaman beylerinden daha kilolu kısa , beyaz yemenili, süt kokan, derileri eski nemini kaybetmiş, dudakları Anadolunun kuru havasından çatlamış. Güzel teyzelerdir. Ancak bu teyzelerle ilgili hatırladığım en önemli şey. Eğer yaramazlık yaparsanız ; çantasından iğnesini çıkarıp size vuracağıdır. Bu teyzelere bir türlü ısınamamam bu yüzdendir.
Düşlediklerim mi çok abartılı Yoksa yaşadıklarım mı? Bilmiyorum… Bildiğim tek şey; Hep imkânsızı istedim, İmkânsızı gerçekleştirdim Ama bu bile mutlu etmedi beni…
Mahsum Onar
Selam sana lanet olası,
Bir gün daha yaklaştım sana. Senin dudaklarında kokan o çilekli rujuna. Ve aşık olduğumu her seferinde fotoğraflarını yaktığım o şöminedeki küllere baktıkça hatırlıyorum. Lanet olsun sana. Umarım mutlusundur BENSİZKEN. Ne saçmalıyorum ben ;sen bensiz değil ben sensizim. Kimim neyim bilmiyorum. Galiba bir zamanlar ki aptal kölen. Önemi yok. Hoşça kal diyemiyorum sana lanet şey. Hoşça kal demek için o kadar prova yapıyorum ki ayna karşısında.
Bir falcıya uğruyorum ara sıra , elime bakıp mutlu olacaksın diyor. Cebimden bir kaç kuruş çıkarıp veriyorum. Bari o benim mutlu olacağıma inansın diye...Elimi televizyonun kumandasına atıyorum. Bir kaç kanal zaplıyorum. İnsanlar ne kadar mutlu görünüyor. Yada bir maske geçirmişler suratına.Bir ben somurtkan yine bu gece.
Ve bir bahar daha geçiyor gözlerinde;gönlümün en ücra köşelerinde. Selamım sanadır lanet olası..
Şu aralar keskin bir keşif turundayım. Bloguma yazmak için enteresan insanlar enteresan tadlar aramaktayım. Farklı bloglar geziyorum. Yeni şeyler öğreniyorum. Her gezdiğim bloga sevgi dolu notlar bırakmaya dikkat ediyorum zaten bu notlara çoğu insan karşılık verip benim blogumada uğruyorlar. Aslına bakarsak öğreniyorumda nasıl etkileyici yazılar bulurum diye. İnsan tiplemelerinede dikkat ediyorum bu bloglarda biraz şapşirik ama tatlı ; biraz isyankar ama kendine barışık direnişçilerle karşılaşıyorum. Özellikle kendi travel hikayelerini anlatan insanlara bayılıyorum. Batının seyyahları diyorum onlara... Batının seyyahları :)
Doğum günü pastaları..:)
Derken bir müzik ilişiyor bazen kulağıma, bloguna koyduğu bir Sezen Aksu şarkısının fon müziği yavaş yavaş giriyor içimize. Çok başarılı bir çalışma bu ,çünkü yavaş müzik insanı o blogda bir süre daha kalmaya itiyor biraz daha okutup biraz daha feyz aldırıyor hayattan.
Ve zaman hızla akıyor bir bakıyorum saatler geçmiş ancak ben yeterince öğrenememiş yeterince gezememişim. Beni etkileyen bloglar listesinde 3. sıra Yemek blogları Fatoş Ablamın Blogu'na hayran olduğumuda söylemek isterim... Yemekleri lezzetli görünüyor bazen düşünüyorum acaba adres versem bana (bedavaya hee) kargoyla yollarmı o doğumgünü pastalarından :)
Her neyse; hadi bir başka yazımda görüşürüz aslında sevdiğim ama size bir türlü yüz yüze gelip bunu söyleyemediğim, umutları kendinden büyük can yoldaşlarım , okuyucularım benim...
Yeni temiz bir sayfanın kurbanlarıydık çoğumuz. Sızlanmadan yolumuza devam ediyorduk çizgili defterlerimizde.Belki bir virgülde duraksamak ; bir ünleme yaslanmak için. Yolumuz uzun değildi aslında,biz küçük insanlardık. Umutları kendini aşmış insanlar. Sokakta bir başına kalamamış yeni adımlar atmaya çalışan insanlar. Belk bir gezgindik. Ya da yaradanı arayan bir meçhul ; bir mecnun. Kim olduğumuzu yıllar önce unutmuştuk.Yıllanmış şarap gibi tatlı gönlü olanlar vardı aramızda. Eeh! Sebebide yıllardı belki...
Yeni bir şiire başlamak gerekiyor insan hayatını anlatan. Aslında aslını anlatan insanlara da değinmek lazım, ufak dokunuşlar farklı bakış açılarıyla. Kağıt kalemin verdiği huzura dokunmak gerek. Bazen , denizden ağaçtan doğadan uzaklaşmak gerek. Modern kültürün kravatlı savaşçılarının arasına girmek gerek beton yığınlarının arasında. Ve insanı ufuktan ufuğa sürüklemek için bir sebep aramak lazım.. Yol yakınken dönmemek için. En büyük sevginin Mevlâ'ya olduğunu fark etmek lazım.Yunus'un dilinden; kaleminden.Kitap açmak lazımdır. Aciz ve de naciz vücutların kelimelerle de çizileceğini görmek için. Ve bazen karşınızdakini görmek için Bakmak lazımdır...
Windows 8 ve Windows Phone 8 ile yılı başarı ile kapatmayı planlayan Microsoft, 2012 mali yılı 4. çeyrek raporlarını yatırımcı toplantısında resmi olarak duyurdu.
4. çeyrekte 6.93 milyar dolar işletim geliri elde eden Microsoft, buna karşın 492 milyon dolar net kayıp açıkladı.Toplam gelir 18.06 milyar dolara ulaşırken yıl ve çeyrek bazında artış elde edildi.
Rekor bir gelir elde etmesine rağmen 2007 yılında satın alınan aQuantive firmasının değer kaybı nedeniyle Microsoft 6.2 milyar dolar kayba uğradı. Geciktirilen gelirler de eklenince Microsoft'un işletim geliri 192 milyon dolar olarak kaldı. Microsoft, -0.06$ ile tarihinde ilk kez hisse başına kayıp yaşadı. Firmanın nakit birikimi 7.6 milyar dolar oldu.
Tüm mali yıla bakıldığında ise Microsoft 73.72 milyar dolar gelir, 21.76 milyar dolar işletim geliri, 2$ hisse başı kazanç elde etti.
Firma departman gelirleri ise, Windows ve Windows Live 4.15 milyar dolar gelir, İşletme bölümü 6.29 milyar dolar gelir, Sunucu ve Araçlar 5.09 milyar dolar gelir, Çevrimiçi Hizmetler 0.74 milyar dolar gelir ve Eğlence ve Cihazlar 1.79 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Bu dönemde 1.2 milyar dolara Yammer'ın satın alınması, 300 milyon dolar B&N firmasına yatırım, 1 milyar dolara AOL patentlerinin alımı, 550 milyon dolara Facebook'a patent satışı gerçekleşti.
ABD'de pazar liderliğine devam eden Xbox 360 konsolu 1.1 milyon adet satış yaparken, satılan Windows Phone cihazlarının sayısı da 4.9 milyon oldu. Lumia cihazlarının 4 milyon adet sattığını düşündüğümüzde en büyük katkının Nokia'dan geldiği görülüyor. Bu çeyrekte Skype ile 15 milyar dakika görüşme yapıldı.
Çocukça davranışlarımdan hiç vazgeçemedim. Hep peşimi bırakmayan bir MMORPG oyun tutkum olmuştur.Metin 2 ile başlayan bu oyun tutkum daha sonra Counter Strike serisini beraberinde getirdi.Bu tür oyunların bağımlılık yaptığını söyleyen doktorlar -Ben 10 yıldır oynuyorum daha bir bağımlılık görmedim.-yanılıyor sayılmazlar elbet. Ama bana sorucak olursanız bu oyunlar gerçekten zeka kombinasyon ve ekip işini öğreten oyunlar. Partı,Lonca,Tugay,Klan gibi oyun içerisinde rol yaptığımız karakterlerin oluşturduğu bu topluluklar birlikte mücadele ve hırsı beraberinde getiriyor.Bu durum benim hayatımda çok etkili oldu..
Her neyse ..:) Günümüzde arayüz ve efektlerini geliştirerek çok büyük bir çıkış yakalayan oyunlar çoukların dikkatlerini kendilerine çekiyorlar. *Ancak oyunlar yaş sınırını ve zorluk derecesini arttırıyorlar.Bunun en önemli sebebiyse küçük çocukların oyunları çözmesinin zor olması ve bu sayede çabucak vaz geçmelerini sağlamaktır.
ABD'li içecek devi Coca-Cola, 1887'den bu yana paketlerinde kullandığı kırmızı rengini Arjantin'de kafeini azalttı. Şekersiz ürünü Coca-Cola Life için yeşile döndürdü.
YEŞİL PAKET VE YEŞİL KAPAK
Yeni ürün yeşil paket ve yeşil kapakla satışa çıkarıldı. Yeni ürün şişesinin tamamen geri dönüştürülebilir olduğu ifade edildi.
Şirketten yapılan açıklamada yeni şişenin diğerlerinden farksız gibi göründüğü ancak gerçekten doğaya daha az zarar vermesi için tasarlandığı ifade edildi.
KALORİSİ DAHA DÜŞÜK
Yeni ürünün kalorisi de diğer ürünlere göre düşük. Yeşil pakette sunulan Coca-Cola Life, 108 kaloriyken, Coca-Cola normal ürünü 250 kalori.
TWİTTER'DA ŞERİAT GELİYOR GEYİĞİ
Öte yandan Coca Cola'nın yeni paket fotoğrafları Twitter'da da eğlence konusu oldu. Kullanıcılar, "Ramazan'a özel cola" şeklinde espriler yaparken kimileri de"10 yıldır gelmeyen Şeriat Coca Cola ile geliyor" şeklinde yorumlarda bulundu.
Bugün internette şans eseri bir blog keşfettim. Hamarat bir ablamız var adı Selda. Yemekleri kadar savları -söyledikleri-de çok güzel. Güzel yazıyor açıkçası. Gelin blogunda paylaştıklarına değinelim.
Kuskuslu Pirinç Pilavı
Anneme yaptıracağım bundan. İftara hazır olsun da tadına bakalım değil mi ? Renkli Patates Kavurması Patates salatasından vaz geçerim ben. (Acaba bunları paket yapıp yollayabiliyormudur ?) Daha fazlası için Selda'nın Mutfak Defterinin Kapağını açın..
Galiba şu kuşlar gibi alıp başımı gitme zamanı geldi...:)
Sıkıntılı bi gün bugün. Ramazanın verdiği yorgunluktan birde bugün beni bırakmayan karın ağrısından kaynaklı olsa gerek. Nediyordum kursuma gittim bugün resim kursuma, hayalimce çizgiler attığım sımsıcak insanlarla dolu bana yaşımın küçüklüğünü pek hissettirmeyen nadir mekanlardan birine.Açıkçası Muzaffer Hocamın da desteğiyle geçen bir gündü. Bir şeyler daha öğrendim sanırım; biraz kağıt ve kalem kıtlığı çektim.- Evden çıkarken yanıma yeterince para almamışım zahir-... Pek yazasımda yok açıkçası ama bu tutkudan vazgeçemiyorum. Seviyorum,sevmemde gerek galiba. Zaten tek sıkıntım şu galibalar.
Bugün yazdığım bloga yeni insanlar getirmenin bir yolunu buldum denebilir bi kaç dakika önce Hürriyet Bumerang adında bi oluşuma dahil oldum. Olayı pek çözemesemde sanırım iyi bişeyler olucak.-Benden para istemediler kötü bişey olsada kimin umrumda :)- Bumerang bayağı uzun zamandır var ama ben bu işe yeni başladığım için galiba yeni yeni duyuyorum. Sanırım cahil cüheylalık bu olsa gerek (!)-Bilmemek ayıp deel taammı-Ancak bu oluşumun değerli parçalarından biri olana kadar tırmanacağım böylece sizin aranızda daha alternatif daha enteresan paylaşımlarla karşınızda olucaaam.. İyi baan bari gendinize.
Doğru yolu bulmak ne kadar da zordur ? -Öyle değil mi ?
O kadar rağbet olmasının sebebide bu olsa gerek doğru yola, yıllarca savaş olmasının sebebi budur galiba; hayalet misali arkadan vurulma sebebimizde bundandır. Her insanın kendine göre bi' doğru yolunun olması da enteresan bir şey. Yani birinin yanlışı kimimizin doğrusu olabilir. Yani özün sözün, kısası uzunu ,başı sonu ; şudur ki Kimin doğrusu kimin yanlışı bunları öğrenmek öncelik olmalı bize. Eğer bu dediğim uygulanmaz ise doğrular da can yakar...
Tabi insanlar sizin gibi değil. Çıkma teklifi ;o kadar hazırlanıyor o kadar heyecan yaşıyorsunuz ki... Ama karşınızda ki kişi size ecel terleri döktürüyor diyebilirim. Uzun bir mesaj yazıyorsunuz ona, hoş sözler ya da mahlukça. En azından bana hoş geliyor.
